NEDEN KORKUYORUZ ?
Korku en güçlü duygulardan biri. Hiç merak ettiniz mi ‘Neden korkarız ?’ yani korku ile nasıl tanışılır ? Korku neden var ? Neden korku kişiseldir. Yani neden korkunun nedeni ve derecesi kişiye göre değişir. Bu ve benzeri sorular bir süre önce aklımda çokça takılmaya başladı. Bu sırada tesadüfen gözüme Thich Nhat Hanh’nın ‘FEAR’ isimli kitabı takıldı. Kitabı aslında bir ara merak ederek satın almış ama okumaya sıra gelmemiş. Hazır merak duygusu öne çıktı, fırsat bu fırsatır dedim ve bir günde okudum.
Korku konusu elbette çok daha derin. Ancak ne yazık ki benim o derinliklere inmeye uygun bir ehliyetim yok. Benimkisi tamamen kişisel bir sorgulama diyelim. Bu kapsamda ‘FEAR’ isimli kitaptan sizler için aşağıda notlar derledim. Kitap KORKU’nun nedenlerini bir meditasyon bakış açısı ile gerçekten çok anlamlı ve çarpıcı anlatıyor.
Geçtiğimiz günlerde instagram hesabımdan takipçilerime de ‘Nelerden Korkarsınız ?’ başlıklı bir online anket uygulamıştım. Gelen cevapları yorum sıklığına göre sıralayınca çıkan sonuç şu şekilde:
- Ölüm ve Hastalık Korkusu
- Susmayan Zihin
- Hayvan Korkusu (Köpek, Kedi, Örümcek, Yılan, Böcek)
- Yalnızlık Korkusu
- Çocuklarımın Zarar Görmesi ve Geleceği
- İşsizlik
- Sosyal Fobi
- Ani Hareketler
- Kaybetme Korkusu (Sevdiklerim, Geçmişim, Yokluk vd.)
- Karanlık
- Başarısızlık, Ayıplanma
- Deprem, Kaza, Corona, Asansör, Dişci, Kavga/Gürültü
- Ve Yanlış Kişiyle Evlenme
Oldukça çarpıcı ve bir o kadar da tanıdık korkular değil mi? Gelen cevaplar açık ara ‘kaybetme, gelecek kaygısı ve zarar görme’ etrafında yoğunlaşıyor. Bakalım kitapta neler anlatılıyor.
KORKU
Korku da diğer tüm duygular gibi yaradanın bize hediye ettiği duygulardan biridir. Ve korkunun temeli hayatta kalma isteğidir. Ancak asıl ilginç olan şey, korkmak için gözle görülür fiziksel somut tehditlerle karşı karşıya olmamız da gerekmez.
Peki korkunun bir miras olabileceğini hiç düşündünüz mü ?
Korkuyla ilk tanışmamız anne karnından çıkıp dünyaya ilk temasımızla olur. Sıcak ve güvenli anne karnından ayrılıp dünyaya gözlerimizi açtığımızda ilk defa soğuk, yüksek ses, parlak ışık ve açlıkla tanışıp kendi başımıza nefes almak zorunda kalırız.
Korkunun temeli budur ! Çünkü doğduğunda senin için artık annen nefes almaz !
Bebekler ‘Göbek bağı’ kesilse de hayatta kalmak için birine bağımlıdır. Yetişkin olduğumuzda da birine bağlı olarak hayatta kalma isteğimizde ‘korku’ hep oradadır.
Hepimizin bazen yalnız kalmak, terk edilmek, yaşlanmak, hasta olmak, ölmek gibi korkuları olur. Bazen korkularımızın ‘neden’ olduğunu dahi bilmeyiz. Derine baktığımızda bunun kaynağının göbek bağının koptuğu an olduğunu anlarız. Hatta ileride hayatımızda bir eş istemek de benzer nedenledir. Hayatta kalmak için birine bağlanmak ! Etrafınıza bakın birçok insan ‘yalnız kalmaktan korktuğu için’ kendini başka şeylerle oyalar.
Meditasyon yapmaya başlayınca başkalarının göremediğini görmeye başlar ve korkuların temelini keşfedersin. Korkuyu yatıştırmanın bir yolu içinizdeki korkan çocukla konuşmaktır. Ona ‘Çocuk ben, ben senin yetişkin halinim. Artık sen bir bebek değilsin; yardıma muhtaç, kırılgan değilsin! Güçlü ellerin ve ayakların var ve kendini savunabilirsin ! Artık korkmanı gerektirecek birşey yok !’ diyebilirsin.
Çocukluktaki tüm yaralarınız sizinledir. İçinizdeki yaralı çocuğa zaman ayırıp, onunla konuşun ve ona artık çaresiz olmadığını söyleyin. Korkuyu kabullenmek onu serbest bırakmanın ilk adımıdır.
Korkunun Başlangıcı
Hepimiz geçmişte acı çekmiş yara almış olabiliriz. Ancak geçmişimizi farkındalık olmaksızın ziyaret etmek acıyı tekrar tekrar yaşamamıza neden olur. Kendimizi nasıl koruyacağımızı bilmeyiz. Bilinçaltımızda kayıtlı film ve görseller vardır. Zihnimiz oraya tekrar gittiğinde yeniden aynı acıyı çekeriz. Mindfulness ise bize şimdi burada olmayı öğretir.
Geçmiş geçmiştir. Biz şimdi buradayız. Olan geçmişte oldu ve geçmiş çoktan gitti. Şimdi sadece hatıra ve resimler var. Eğer geçmişe gidip bu resimleri yeniden hatırlarsanız bu hatalı olur ancak ‘kendinizi şimdiye köklendirir ve geçmişe farklı bir şekilde bakarsanız’ acıyı dönüştürebilirsiniz.
Hatıralarımız olay şimdi olmasa bile acıyı duygusal ve fiziksel olarak gerçek gibi tekrar yaşamamıza neden olur. Eski anıları tekrar oynatma alışkanlığımızı farketmemiz önemlidir. Bunu anladığımızda kendimize geçmişi geçmişte bırakıp şimdi buraya getirme seçeneğimiz olduğunu hatırlatabiliriz. İçimizdeki acı çeken çocuğun elinden tutarak ona ‘her şey geçmişte kaldı, biz büyüdük artık orada değiliz, zarar göremeyiz’ diyebiliriz. ‘Geçmişe geri gitme, geçmiş artık gerçek değil – sen özgürsün’
GEÇMİŞLE UZLAŞMA
Korkunun başlangıcı bize ve çocukluğumuza ait olmak zorunda değil. Korkularınızın kökeninde sizin veya atalarınızın korkuları yatıyor olabilir. Korku atalarınızdan size geçer. Bebek anne karnında yaşadığınız duygulardan haberdar olur. O yüzden doğmamış çocuğunuza anne karnında sevgi gösterin. Hepimiz anne babamızdan parça taşırız. Biz onların devamıyız.
Atalarınızdan geçen korkular için ailenize (hayatta olsa da olmasa da) bir sevgi mektubu yazabilirsiniz. Bu da bir meditasyondur. İçinizdeki atalarınızla uzlaşmalısınız. Bedeninizdeki anne babanızdan gelen her bir hücreye dokunabilirsiniz.
ERİK AĞACI – düşünün. Ağaçtaki her bir eriğin çekirdeği var ve her çekirdek erik ağacının bilgisini taşır. Çekirdeğin içinde erik ağacı olmak için gereken tüm bilgi ve erdem mevcuttur. Bunu kendi başına yapar. Siz de aynısınız. Uzlaşma için atalarınızla konuşun ve içinizdeki pozitif çekirdekleri sulayın. Atalarınızın da benzer acılar yaşadığını hatırlayın. Bunu anlamak öfkenizi temizler. Onları zayıflıkları ve güçlü yönleri ile olduğu gibi kabul etmek sizi daha huzurlu yapar. Uzlaşma sağlamak pratik gerektirir ve zamanınızı alabilir. İçinizdeki atalarınızı imgeleyin siz onların uzantısısınız. Ancak onlarla ulaştığınız zaman tam olarak şimdi burada olabilirsiniz.
GELECEK KORKULARINDAN KURTULMAK
Geçmişte yaşadıklarımıza benzer şekilde ‘gelecekte olacaklar’ korkusu yaşarız. Bu korkuların en büyüğü ‘ölüm korkusu’dur. Bu korkunun köküne bakarak bunu dönüştürebiliriz. Bunun için önce korkularımıza neden olan durumu kabul etmeliyiz.
Tüm sevdiklerim ve ben doğanın bir parçasıyım değişimden, yaşlanmaktan kaçamam, ölümden kaçamam.
Korkularımızı baskılamak onların çoğalmasına neden olur. Genelde bilinçaltımızda baskıladığımız korkuları unutmak veya baskılamak için başka yollara başvururuz (alkol, yemek, sinema vs). Ancak korkulardan kaçmak acı çekmemize ve korkuların daha da çok büyümesine neden olur. Derin ve farkındalıklı bir nefes alarak ‘Tüm sevdiklerim gibi benim de doğanın değişen bir parçası olduğunu kabul ediyorum’ deyin. Sahip olduğumuz her şeyi birgün ‘bırakmak zorundayız’. Hiçbir Şeyi veya hiçkimseyi bizimle beraber sonsuzluğa götüremeyiz.
Sahip olduklarımıza bağlanmamayı ve BIRAKMAYI öğrenmeliyiz.
Buddha ‘gölgesinde oturup uyuduğumuz ağacın köklerine bile tutunamayız’ der. BIRAKMAYA hazır olmalıyız. Bırakmaya hazır olduğumuzda özgür olur ve şimdide şu an mutlu oluruz. Aksi durumda sadece bırakma günü geldiğinde değil hergün her an mutsuz oluruz. AY kadar özgür ol. Maddeye bağlandıkça özgürlüğü kaybederiz.
En büyük korkumuz bir gün ölmek ve hiç olmaktır. Ancak varoluşa farklı bir gözle daha yakından bakarsak farklı bir anlayışa sahip olabiliriz. Doğum ve Ölüm büyük acıya neden olan güçlü illüzyonlardır. Oysa imha edilemeyeceğimizi anlarsak korkularımızdan kurtuluruz. HEPİMİZ GEÇMİŞİMİZİ DE GELECEĞİMİZİ DE İÇİMİZDE TAŞIRIZ. Sevdiklerimiz hayatını kaybettiğinde aslında yok olmazlar farklı bir formda bizimle birlikte olurlar.
Şimdi – şu an – korku taşımaz. Sahip olduğumuz tek şey ŞİMDİKİ AN’dır. Geçmiş geçmiştir, gelecek henüz gelmemiştir. ŞİMDİ evimizdir.
Geldim, evdeyim.
Şimdideyim, buradayım.
Burada varım ve özgürüm.
Mindfulness şimdiye gelmek ve kendimizle, hayatımızla bağlantıya geçmektir.
BULUT yok olmaz. Bulut; yağmur, kar veya dolu olur. Ancak yok olamaz. O yüzden yok olmak diye birşey yoktur. Gökyüzündeki bulut onun şimdiki manifestasyosudur (dışa vurumu). Belki önceki yaşantısında okyanus suyundan olan bir su buharıdır. Ancak hiçbirşey yoktan var olmaz, koşullar uygun olduğunda vücut bulur, birşeyin devamıdır.
Doğada Ölüm ve Doğum yoktur, sadece devamlılık vardır. Gerçek doğamızı kabul ettiğimizde yok olma korkumuzun da üstesinden gelebiliriz.
Her şey değişir hiçbir şey sürekli değildir. Örneğin gökyüzüne bakıp bulutu görmediğimizde bulut öldü diyemeyiz. Bu mümkün değildir. Ölmek demek bir şeyden hiçbir şeye dönüşmek anlamındadır oysa bulut yok olmaz.
Aynı şekilde bir ‘kağıt parçası’ düşünün. Kağıt parçası olmadan önce Ağaçtı. Ona bakınca ağaçları, toprağı, güneşi, yağmuru görürüz. Kağıdın önceki yaşantısını görebilirsiniz. Kağıt hali ise onun şimdiki beden halidir. Kağıt için ölmek mümkün değildir. Yaktığınızda bile duman olur, kül olur, ateş olur.
Bulunduğumuz yer ve an’a şükretmeliyiz. Eğer dünyaya geri dönmeyeceğini bilen bir astronot olsaydınız. En büyük arzunuz güzel yeryüzüne dönmek ve üzerinde yürümek olabilirdi. Her gününüzü Ay’dan kurtarılmış astronot gibi yaşayın. Zen Master Linji’nin dediği gibi ‘Mucize suyun üzerinde veya ateşin üzerinde yürümek değildir, mucize yeryüzü üzerinde yürümektir’.
Korku kendimizi kaybetmemize ve zihnimizin oradan oraya dolanmasına neden olur. Birçok insan kendi ‘BEDEN’ini unutur ve geçmişte veya gelecek kurguladıkları korkularda yaşar. Kendi bedenlerinde yaşamazlar. Zihninizi bedeninize ve şimdiye, NEFESİNİZE getirin. Buddha’nın dediği gibi ‘Geçmiş artık yoktur, gelecek henüz gelmemiştir. Var olan tek zaman içinde olduğumuz zamandır!. Hayat ile randevunuzu kaçırmayın…!
KORKUSUZLUK gerçek mutluluğun anahtarıdır. Hiçbir şeyin gerçekte doğup ölmediğini anlamak ölüm korkusunu uzaklaştırır. Arzuladığımız bir objenin peşinden gitmek de korku yaratır. Korku arzuyla birlikte hareket eder. Bağlanmamak erdemi korkusuzluk getirir.
Hayatımızda korku, öfke veya acı istemeyiz ve bunu modern hayatın getirdiği başka şeylerle baskılamaya çalışırız. Rahatladığımızı sanarak kendimizi sürekli sarhoş ederiz.
Geçmiş ben değilim. Geçmişle sınırlı değilim.
Şimdi ben değilim. Şimdi ile sınırlı değilim.
Gelecek ben değilim. Gelecek ile sınırlı değilim.
MINDFULNESS
Bedeninde gerginlik olabilir veya korku gibi negatif duyguların güçlü olabilir. Ancak mindfulness rahatlatıcıdır, gerginliği alır, korkuları hafifletir. Mindfulness zihnini bedenine getiren bir enerji tipidir. Bu şekilde hayatla daha derin bağlantıya geçersin ve gerçekte yaşarsın. Mindfulness bize anda olan şeyleri fark etmemizi sağlar. Bazen duygular bize şimdi ve burada olan şeylerin keyfini çıkarmamızı engeller. Kaygılarımızla bloke oluruz. Kaygılarımız ve duygularımız hayatın güzel yanları ile bağlantıya girmemizi engeller. Mindful nefes alarak duygularımızı farketmek ki bu bir öfke, korku olabilir. Nefes alırken – Kaygım olduğunu biliyorum. Kaygıma gülümsüyorum.
Bebeğiniz acı çektiğinde veya ağladığında onu nasıl cezalandırmıyorsanız siz kendinizin bebeğisiniz. Korkularınız ve öfkeniz de sizin bebeğiniz gibi. Kızmayın, öfkelenmeyin. Öfkeli olduğunuz için öfkelenirseniz öfkeniz katlanır. Mindfulness her yerde yanımıza alabilir. İçinde odaklanma enerjisi taşır.
Durmayı Öğren. Buddha öğretisinde meditasyon pratiği;
Dur ve Derinlemesine Bak. Kendinize durmayı öğretin. Her Şeyin peşinden koşmamamayı. Durup şimdiki An’a gelin. Zihniniz burada olursa ve sakinleşiyor herşeyi daha derin ve açıklıkla görebilirsiniz.
Mindful beden – zihninin içinde olduğu beden. Yürüdüğünde zihnin tamamen yürüyen beden. Zihnin şimdi burada olduğunda sana acıyı veya mutluluğu getiren şeyi de daha iyi görürsün. Farkındalıkla başkalarına daha sevgi ve anlayışla davranabilirsin.
KARIN NEFESİ
Öfke ya da korku gibi güçlü bir duyguya yakalandığında dikkatini karnına getir. Güçlü duygular fırtına gibidir ve fırtına ortasında durmak tehlikelidir. Oysa bizler duygu anında fırtınanın ortasında durarak kendimizi yorarız. Bunun yerine dikkatimizi karnımıza odaklayıp mindful karın nefesi almalı ve sadece karnımızın yükselip alçalmasını izlemeliyiz.
Ağaçlar topraktaki kökleri nedeniyle dayanıklıdır. Senin de göbek deliğin köklerindir. Korktuğunda ya da öfkelendiğinde dikkatini oraya ver ve başka şey düşünme.
Duyguların bizde kökleri derindir. Ancak bizler duygularımızdan çok daha fazlasıyız. Eğer korkularına çok tutunursan öfkeye dönüşür. Korktuğumuz için öfkeleniriz. Tüm bu güçlü negatif duygular şefkatle söndürülebilir ateşlerdir.
Farkındalık pratiği yaptığında hava kapalı, bulutlu veya fırtınalı da olsa bulutların üzerinde mavi gökyüzü olduğunu bilirsin. Bedenin ve zihnin bir olsun. Mindfulness pratiği bulutların, fırtınanın varlığını fark etmemizi ancak bunun ardındaki mavi gökyüzünü tanımamızı sağlar.
Hepimizde alışkanlık haline gelmiş korkular vardır. Ölümden, kaybetmekten, değişmekten vb. Birçok şeyden korkarız. Mindfulness korkusuzluğa dokunmamıza yardım eder. Mutluluk ancak şimdi buradadır.
Bütün duygular doğada mevcuttur. Duygulardan korkmamıza gerek yoktur zira dönüşüm mümkündür. Gülümseyerek ve farkındalıkla nefes alarak duyguları dönüştürebiliriz.
MANTRALAR mutluluk tohumlarını sulamanın etkin yollardır.
Derin rahatlama, korku ve stresi dönüştürme.
Korku bedende birikir, stres ve gerginliğe neden olur. Oysa rahatlamak şifalanmanın ön koşuludur. Ormanda canlılar yaralandıkları zaman uzanacak bir yer arar ve iyileşene kadar orada sadece yatarlar. Yemek ya da başka şey düşünmezler. Sadece yatar ve iyileşinceye kadar rahatça yatarlar. Oysa biz insanlar korktuğumuzda veya stresten yorgun düştüğümüzde hemen ilaç ararız. Ortalarda çözüm aramak için dolanmak yerine sadece durma erdemi aklımıza nadiren gelir. Kendimize nasıl yardım edeceğimizi bilmeyiz.
Derin rahatlama bedenimizin dinlenmesi, şifalanması ve kendini yenilemesi için bir olanaktır. Bu yolla tüm dikkatimizi bedenimize vererek her bir hücremize sevgi gönderebiliriz. Bunu her gün en az 1 defa 20 dk yapmalıyız.
MEDİTASYON – PRATİK
Yere uzan ve altındaki zemini farket. Bedeninin bu zeminle nasıl bağlantı kurduğunu. Bedeninin zemine kendini bırakmasına izin ver.
Derin nefes alıp verirken dikkatini gözlerine ver ve gözlerini rahatlat. Gözlerinin kafatasına kendini bırakmasına izin ver. Etrafındaki kasların gerginliğini serbest bırak. Gözlerine şükran gönder. Ve nefes alırken ‘gözlerimin farkındayım ve gözlerime gülümsüyorum!! De.
Bunu sırasıyla ağzına, omuzlarına, kollarına, ellerine, parmaklarına, kalbine, ayaklarına vd yap. Nefes al ve ver. Tüm bedenin hafiflemiş, su üzerinde yüzer gibisin. Gidecek bir yer yok ya da yapacak iş telaşı yok.
Gökyüzünde süzülen bulut misali özgürsün.
Nermin
Emeğinize sağlık çok güzel toparlamışsınız çok yararlı oldu
En içten sevgilerimle
Elif Gürses
Çok Teşekkürler!
Elif Gürses
Tesekkurler !
Filiz ünlü
Baştan sona okudum çok güzel bir paylaşım ilk korkunun nedenini ilk defa duydum çok şaşırdım en çok hoşuma gidende bende yara aldığımda orman canlıları gibi yatıyorum ve bu bana çok iyi geliyor hatta eşim nasıl bunu yapabilirsun der yılladır üzüldüğümde kırıldığımda yatıp uyurum ve daha iyileşmiş olarak uyanırım
Elif Gürses
Ne guzel ! 🙂
Elif Gürses
Ne güzel bir yorum olmuş. Teşekkürler.