Dr. Sarah Ballantyne, PhD
Paleo ve Otoimmun Paleo öncülerinden olan Dr. Sarah Ballantyne’nin Tiroid ve kısırlık ilişkisini anlattığı yeni makalesinin günümüzde nedeni belirsiz kısırlık sorunu yaşayan birçok kişi için aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum. O nedenle faydası olabilir düşüncesi ile önemli başlıkları kısaca özet geçmek istedim.
Kısırlık, çiftlerin 12 ay süre boyunca korunmadan ilişki yaşamaları sonrası hamileliğin gerçekleşmemesi durumu olarak isimlendiriliyor. Günümüzde düşünülenin aksine oldukça yaygın bir sorun. Amerika’da yaşları 14-44 arasındaki kadınlar arasında kısırlık oranı %15 civarında. En yaygın nedenlerinden biri de ‘tiroid problemleri’.
Tiroid bezi vücudun birçok önemli sistemini (kardiyovasküler sistem, bağışıklık sistemi, kalsiyum homeostasis vb.) doğrudan etkilemenin yanı sıra metabolizmayı kontrol eden hormonların üretiminden sorumludur. Tiroid hormonları bazal metabolik hızı yükseltme, iştah kontrolü, yiyeceklerden besin emilimi, yağ yakımı, glukoz işleme ve bağırsak hareketleri gibi birçok konuda etkin rol oynar. Tiroid hormonları seks hormonlarını de etkilemek suretiyle kadın ve erkekte ‘üreme sistemi’ üzerinde doğrudan etkilidir. Seks hormon değerlerindeki düzensizlik hamileliği engelleyen nedenlerdendir. 2014 tarihli güncel bir araştırmaya göre Graves hastalarında %52.3 oranında Hashimoto da ise %47 oranında kısırlık görülmektedir.
Tiroid hormonlarının etkileri gebe kalmanın çok daha ötesindedir. Tiroid sorunları düşüğe neden olmaktadır çünkü annenin tiroid hormonları ceninin sinir sisteminin oluşumunda da gereklidir. Hamilelikte annenin tiroid hormonlarının yakın takibi erken doğum, düşük kiloda doğum, gebelik diyabeti, gebelik hipertansiyonu vd. birçok olası riski azaltır.
Tiroid hormon düzeylerinin iyi yönetildiği ve normal tiroid fonksiyonlarının sağlandığı durumda dahi TİROİD ANTİKORLARININ YÜKSEKLİĞİ düşük ve hamilelikte komplikasyonlarla ilişkilidir. Thyroid peroxidase (TPO) antikorları tiroid hormon oluşumu için önemli bir enzimdir. TPO ve Thyroglobulin (Tg) antikorları herkeste olmasa da Hashimoto hastalarının çoğunda yüksek olur. Tiroid bezi fonksiyonları normal olan (euthyroid) kadınlarda dahi TPO antikorlarının yüksekliği kısırlık, düşük ve erken doğum riski yükselttiği görülmektedir.
Bir diğer araştırmada da annenin TPO antikorlarının plasental bariyeri aşarak fetüsün tiroid hormon üretimini engellediği görülmüştür. Bu da fetusta gelişim anormalliklerine neden olmaktadır. 2017 tarihli bir araştırmaya göre annenin gebelik öncesinde TPO antikorlarının yüksekliği düşük oranını 2.2 üzerinde artırmaktadır. Benzer sorunlar TPO antikorları kadar olmasa da TG antikorlarında da olduğu görülmektedir.
Tiroid hormon yönetimi ile doğurganlığı artırmak;
Hekimlerin çoğunlukla göz ardı ettiği şeylerden biri olan tiroid antikorlarının düşürülmesi doğurganlık için önemlidir. Antikor yüksekliği İVF tedavilerinde de başarısızlığa neden olmaktadır. O nedenle İVF öncesi antikorların düşürülmesine yatırım yapmak çok daha akıllıca olacaktır.
2007 tarihli bir araştırmaya göre tiroid antikorlarının emzirme döneminde bebeğe de geçtiği görülmüştür.
Konvansiyonel tıp tiroid antikorlarının düşürülmesi konusunda bir tedavi çözümü sunmaz. Fonksiyonel uygulamalar ise bağışıklık sistemini regüle etmeye yardım eden takviyeler, beslenme vd. çeşitli şekiller antikorların düşürülmesi konusunda yardımcı olabilmektedir. Birçok hastada otoımmun Paleo (AIP) diyeti olumlu sonuç vermekle birlikte herkeste tek başına aynı etkiyi yapmamaktadır. Bazı hastalarda antikorlar AIP ile sıfırlanırken bazılarında neden aynı etkiyi göstermediği henüz tam anlaşılmış değildir. Buna karşın AIP ile antikorlarının kontrol altına alan ve doğurganlığı artan çok sayıda örnek de vardır.
Tiroid antikorları ve hamilelik arasındaki ilişkinin anlaşılması, AIP’nin ve kısırlığın tedavisine bütüncül (holistik) yaklaşım kısırlık ile ilgili sorunlar yaşayan birçok kadın için önemlidir.
Kaynak
https://www.thepaleomom.com/the-link-between-the-thyroid-and-infertility/
Bir cevap yazın